“İçinde hurma olmayan evin halkı açtır.” diye buyuruyor Fahr-i Kainat (sas). Hurma sadece sıradan bir besin kaynağı değil. İnsana en yakın olan bir ağacın meyvesi. Bu yakınlık inancımızdan dolayı hissettiğimiz bölgesel ya da coğrafi bir hısımlık değil, hurma ağacı insan ile pek çok ortak özelliğe sahip.
Bir kere kalbi var hurma ağaçlarının. Ve bazen kırılıyor, bazen küsüyor. Şiddetli baskıya maruz kalırsa duruyor ve ölüyor. Hurma ağaçları da insanlar gibi bir erkek ve dişiden oluşuyor. Erkeğin poleni olmadan dişi hurma vermiyor.
En enteresanı ise doğumu. Dişi hurma ağacı erkeğin polenini aldıktan bir yıl sonra doğuruyor. Bildiğimiz doğum gibi. Şayet bebek ağacı, annesinin yakınında, yani görebileceği bir yerden daha uzağa ekerseniz, hem bebek, hem anne daha fazla hayatta kalmıyor ve ölüyor.
Kökeni çok eskilere dayanıyor. Bilinen ilk paralarda hurma meyvesinin resmedildiğini aktarıyor uzmanlar. Ve kutsal metinlerde de elbet. Kur’an-ı Kerim’de de Hz. Meryem’e doğum öncesinde hurma yemesi tavsiye edildiği anlatılıyor: “Derken doğum sancısı onu bir hurma dalına sürükledi. Dedi ki: ‘Keşke bundan önce ölseydim de, hafızalardan silinip unutuluverseydim.’ Altından (bir ses) ona seslendi: ‘Hüzne kapılma, Rabb’in senin altında bir su arkı kılmıştır. Hurma dalını kendine doğru salla, üzerine henüz oluşmuş taze hurma dökülüversin. Artık, ye, iç, gözün aydın olsun.’” (Meryem 23-26)
Peygamber Efendimiz (sas) de loğusalık döneminde hurma yemenin öneminden bahsediyor: “Kadınlarınıza loğusa döneminde hurma yediriniz. Kim loğusalığında hurma yerse onun çocuğu akıllı ve ağırbaşlı olur. Çünkü hurma, Hz. Meryem’in loğusalığındaki yiyeceği idi. (Hz. Meryem validemize Allah (cc) kuru bir hurma ağacından onu vermişti). Şayet (loğusa için) hurmadan daha iyi bir yiyecek olsa idi Allah (cc) onu Meryem’e ikram ederdi.”
Ömrü de insanın ömrüne çok benziyor hurma ağaçlarının. Uzunlukları aşağı yukarı aynı ve verimli yaşları da öyle. Bebeklik süresi de. Bir kadının doğurabileceği kadar doğum yapıyor dişi hurma ağaçları.
Sıkı durun; tıpkı insan gibi, eğer kafasını keserseniz ölüyor hurma ağaçları.
Efendiler Efendisi (sas) bir hadis-i şerifte, “Halanız olan hurma ağacına saygı gösteriniz! Çünkü, ilk hurma ağacı, Âdem aleyhisselâmın çamuru artıklarından yaratıldı.” buyuruyor.
İnsandaki kıllara çok benzer liflere sahip hurma ağaçları ve dişisindeki lif dağılımı, dişi insandaki kıl dağılımına çok benzer.
İnsan da susuz yaşayamıyor, hurma da. Suya en fazla ihtiyacı olan ağaçtır hurma.
Bu ağaçların kendi kendini tedavi etmek gibi bir özellikleri olduğu gibi, müthiş bir diğerkâmlık boyutları da var. Bir hurma bahçesine salgın hastalık bulaştığı zaman, ölen ilk hurma ağacı yakılıyor ve yakılan ağacın külleri, bahçedeki diğer ağaçlara ulaşıp, onları tedavi ederek kurtarıyor!
Ve özel bir hurma: Acve… Bir müşrik, elindeki yanmış hurma dalını Efendimiz’e gösterip: “Bu yanıp, kurumuş dalı toprağa ek, şayet hurma yetişirse, senin peygamber olduğunu tasdik ederiz.” der. Kainatın Efendisi (sas) mübarek tükürüğüyle dalı ıslatır ve diker. İşte o daldan yetişen hurmanın adıdır Acve. Bu nedenle yanık bir rengi vardır. Keza Efendimiz (sas) bu hurmayı anlatırken şöyle buyuruyor: “Kim sabah aç karnına yedi tane acve hurması yerse o gün ona ne sihir ne de zehir tesir eder.”
İbni Ömer (ra) anlatıyor: “Efendimiz’in yanında otururken hurma ağacının özü, içi (cummar) getirildi. Efendimiz şöyle bir soru sordu: ‘Ağaçlardan bir ağaç aynen Müslüman adama benzer yaprağı düşmez. Söyler misiniz bana hangi ağaçtır o?’ Orada bulunanlar çöl ağaçlarına daldılar, benim aklıma hurma olduğu geldi. Söylemeye niyetlendim ama baktım ki ben orada olanların en küçüğüyüm sustum. Efendimiz buyurdular ki: ‘O ağaç hurmadır’”
Rabb’im, kıymetini ve hikmetini idrak nasip etsin.